34,9923$% 0.14
36,7485€% -0.01
44,4569£% 0.28
2.973,50%-0,21
2.641,53%-0,42
9.964,71%-0,33
12 Haziran 2025 Perşembe
Gaziantep’in Araban ilçesinde buğday ekili yaklaşık 500 dönümlük alanda çıkan yangına itfaiye ekipleri müdahale ediyor. Araban Ovası’nda, buğday ekili yaklaşık 500 dönümlük arazinin bazı bölümlerinde henüz belirlenemeyen nedenle yangın çıktı. Rüzgarın etkisiyle kısa sürede büyüyen yangına ilk müdahaleyi yapan vatandaşlar, durumu itfaiye ekiplerine bildirdi. Vatandaşların, yangının diğer tarlalara sıçramaması için bazı alanları traktörlerle sürdüğü görüldü. Ekiplerin müdahaleye devam ettiği yangında 20 keçi telef oldu.
KAHRAMANMARAŞ’ta150 kişinin hayatını kaybettiği Palmiye Sitesi davasında firari sanık Hacı Mehmet Ersoy’un (81), dün mahkemeye verdiği dilekçe ile hakkındaki yakalama kararının kaldırılmasını istediği ortaya çıktı. Şehit Abdullah Çavuş Mahallesi’ndeki Palmiye Sitesi’nin 6 Şubat’ta meydana gelen ilk depremde yıkılarak 150 kişinin hayatını kaybettiği, 16 kişinin de yaralanmasıyla ilgili Kahramanmaraş 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada müteahhit Hacı Mehmet Ersoy, 26 Aralık 2024’te görülen 2’nci duruşmada tutuklandı. Ersoy, 21 gün tutuklu kaldıktan sonra 17 Ocak’ta Necip Fazıl Şehir Hastanesi’nin verdiği ‘kocama hali’ raporu nedeniyle tahliye edildi. İTİRAZ SONRASI YAKALAMA KARARI Sitede ölenlerin yakınlarının itirazı sonrası üst mahkeme olan Kahramanmaraş 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi, sağlık raporu ve Hacı Mehmet Ersoy’un yargılandığı davanın SEGBİS görüntülerini inceleyerek Ersoy’un beyanları sırasında yer zaman oryantasyonunda bir noksanlığın görülmediği ve raporun Adli Tıp Kurumu tarafından onaylanmadığı gerekçesiyle 29 Ocak’ta Ersoy hakkında yakalama kararı çıkardı. Karar sonrası kolluk kuvvetleri, Hacı Mehmet Ersoy’un ikamet adresine gitti ancak bulamadı. Aradan geçen zaman zarfında da yakalanamayan Ersoy, dün avukatı aracılığıyla yargılandığı Kahramanmaraş 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’ne verdiği dilekçe ile hakkında yakalama kararının kaldırılmasını talep etti. DİLEKÇEDEN DETAYLAR Adalet Bakanlığı’nın 2 Ocak 2023 tarihli genelgesinin 8’inci maddesinde, “Hakkında kesinleşmiş bir hüküm bulunmayan tutuklu yönünden cezaların hafifletilmesi veya kaldırılması işlemlerine tevessül olunamayacağından, bu şekildeki talebin tahliye istemi mahiyetinde kabul edilerek gereğinin mahallinde takdir edilmesi” şeklinde değerlendirme yapıldığını belirten Ersoy, dilekçesinin devamında şöyle dedi: “İlgili genelgeden de açıkça anlaşılacağı üzere yargılaması devam eden bir tutuklu için sağlık kurulu raporunun Adli Tıp Kurumu tarafından onaylanmasına gerek yoktur. Yerelde bulunan tam teşekküllü bir devlet hastanesinin cezaevi şartlarında hayatını idame ettiremeyeceğine karar verdiği bir tutuklunun, yargılaması bitmiş bir hükümlüye uygulanabilecek şartlarda değerlendirilmesi hukuka aykırıdır. Yakalama kararının mahkemece uygun görülecek bir adli kontrol tedbiri uygulanmak suretiyle kaldırılmasına; eğer ki bu talebimiz kabul görmeyecek ise sanığın tedavisinin yapıldığı ve raporunun düzenlendiği ilgili hastaneden tedavi evrakları asıllarının dosyaya celp edilip, hazırlanan raporun Adli Tıp Kurumu’na gönderilerek değerlendirmesinin yaptırılmasına karar verilmesini arz ve talep ederiz.”
İnsanlarla asırlardır iç içe yaşayan hayvanlar, insan hayatının kolaylaştırılmasında önemli rol oynuyor. Teknolojinin henüz gelişmediği dönemde, at ve eşekler, insanlar için uzakları yakın ederken, öküzler tarım arazilerinin sürülerek gıda yetiştirilmesine ve dolayısıyla toplumun gelişimine yardımcı oldu. Uzak coğrafyalardaki toplumların birbiriyle etkileşime geçerek yetiştirdiği ürünlerin ticaretini yapmada ve kültürlerarası diyaloğun oluşmasında hayvanların yadsınamaz bir rolü bulunuyor. Toplumsal yaşamın önemli bir parçası olan büyükbaş ve küçükbaş hayvancılığında ise köpekler, çoban görevi görüyor, besi hayvanlarını kurt ve tilki gibi vahşi hayvanlara karşı koruyor. Yakın yüzyılda, evcil hayvanlar da bu destek ilişkisinin bir parçası haline geldi ve insanların fizyolojik engelleri aşmasını, psikolojik ve duygusal sorunları çözmesini destekler hale geldi. Belirli eğitimlerden geçen köpekler, görme engelli bireylerin sokakta zarar görmeden yürümesine yardımcı olurken, kedilerle temasın bunalımdaki insanların sakinleşmesine ön ayak olduğu biliniyor. HAYVANLAR ZOR DÖNEMLERDE DUYGUSAL VE PSİKOLOJİK DESTEK SAĞLIYOR İngiltere’deki Heriot-Watt Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Dasha Garjfoner ile meslektaşlarının yayımladığı makalede, Covid-19 pandemisi döneminde Malezya’da yapılan psikolojik bir test konu ediliyor. Pandemi döneminde evcil hayvanı olan ve olmayan 448 Malezyalının karşılaştırıldığı makalede, evcil hayvan sahiplerinin ruh sağlığının önemli ölçüde daha iyi olduğu, olumsuz durumlarla daha iyi başa çıkabildiği ve karantina sırasında çok daha olumlu duygular yaşadıkları belirtiliyor. Makalede, insanların sosyal olarak izole edildiği ve olumsuzluklarla veya olumsuz duygularla başa çıkmada zorluk çektiği durumlarda, evcil hayvanların ruh sağlığı üzerinde olumlu etkiye sahip olabileceği kaydediliyor. İngiltere’deki İskoçya’nın Batısı Üniversitesi Tıp ve Yaşam Bilimleri Fakültesi Profesörü Katherin Sloman ile meslektaşlarının hazırladığı makalede de akvaryumdaki balıklarla ilgilenmenin insan psikolojisine etkisi irdeleniyor. Makalede, akvaryumlardaki balıklarla etkileşimin insanlar için psikolojik ve fizyolojik fayda sağladığı belirtilerek, bu etkileşimin, kaygının azaltılması ve ağrıya karşı toleransın artması gibi sonuçlar ortaya koyduğu ifade ediliyor. JAPON BALIKLARIYLA ETKİLEŞİM HASTANEDEKİ ÇOCUKLARIN KORKULARINI HAFİFLETİYOR Bingöl Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekan Yardımcısı ve Hemşirelik Bölüm Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Abdullah Sarman ile meslektaşının “Journal of Pediatric Nursing”de yayımlanan makalesinde, Japon balıklarının hastanedeki çocuklara etkisi inceleniyor. Sarman, kedi, köpek, tavşan, midilli ve yunus balığı gibi hayvanların insanların stres seviyesini azalttığına dair çalışmalar bulunduğuna işaret ederek, hastaneyi korkutucu ve yabancı bir ortam olarak gören çocukların kaygılarının giderilmesi için çalışma yürüttüklerini söyledi. Bingöl’de bir çocuk hastanesinde yaptıkları 3 günlük bir çalışma kapsamında 8-10 yaş grubundaki 112 çocuğu iki gruba ayırdıklarını aktaran Sarman, ilk gruptaki çocukların odalarına küçük akvaryumlar içerisinde Japon balığı koyduklarını; sonrasında evlerine götürebilecekleri balıkların bakım ve besleme sorumluluğunu çocuklara verdiklerini ifade etti. Sarman, araştırma gereğince balıklara bakma sorumluluğu verilmeyen çocuklarla karşılaştırıldığında, üç gün boyunca balıklarla ilgilenen çocukların hastanede yaşamış oldukları kaygı ve sıkıntıların azaldığını, duygusal ve psikolojik durumlarının bariz şekilde iyiye gittiğini paylaştı. Sarman, çalışmanın verimliliği bakımından önceden psikiyatrik hastalık tanısı konmayan çocukların araştırmaya dahil edildiğini bildirdi. Araştırmaya konu çocukların üç gün boyunca balıklarla etkileşime girerek paylaşımda bulunduğuna işaret eden Sarman, Japon balığı yerine farklı bir evcil hayvanın da çocuklarda aynı olumlu etkiyi uyandırabileceği değerlendirmesinde bulundu. Aynı çalışmayı dekorlu ve dekorsuz akvaryumlarla da yaptıklarını aktaran Sarman, dekorsuz akvaryumdaki balıkla ilgilenen hasta çocukların, dekorlu akvaryumdakine bakana kıyasla korku, kaygı ve stres puanlarının daha düşük çıktığını açıkladı. Sarman, bunun, çocuklarının dikkatini tek bir noktaya vermekle mümkün olduğunu söyledi. Sarman, kırmızı yanaklı su kaplumbağaları ile de benzer bir çalışma yürüttüklerini belirterek, hastanedeki çocuklara damar yolu açılırken veya onlardan kan alınırken odaya getirdikleri su kaplumbağasını eldivenle eline alan çocukların ağrısının azaldığına dikkati çekti.
Bakan Memişoğlu, toplumun yaşlı bireylere verdiği öneme işaret ederek, başlatacakları yeni programla yaşlılara sağlıklı yaşam alışkanlıkları kazandırmayı ve onların sağlıklarını korumayı hedeflediklerini söyledi. Memişoğlu, Türk toplumunun yaşlısına değer veren ve sağlığını kendi sağlığından da öte tutan bir anlayışa sahip olduğunu belirterek, “O nedenle biz de Sağlık Bakanlığı olarak yaşlandıkça insanların sağlıklı kalmasının yolunu, nasıl sağlıklı yaşayacağını, sağlıklı yaşlanmayı öğreteceğimiz bir program başlatıyoruz. Böylece yaşlılarımız da bu konuda hem yaşlanıp hem nasıl sağlıklı kalacaklarının eğitimini alacaklar” dedi. Özellikle 80 yaş üzerindeki bireyler ile yatağa bağımlı hastalar için uzun süredir uygulanan evde sağlık hizmetlerinin güçlendirilerek sürdürüldüğünü ifade eden Memişoğlu, “Evden çıkmakta zorlanan veya hastaneye gitmesi risk taşıyan vatandaşlarımızı yormuyoruz. İlaç ve sağlık raporlarını biz evlerine götürüyoruz” diye konuştu. ELEKTRONİK SİSTEMLE RAPORLAR YAKIN TAKİPTE Elektronik sistem sayesinde hastaların takiplerinin etkin bir şekilde yapıldığını dile getiren Memişoğlu, şunları kaydetti: “İlaç ve diğer raporlar konusunda elektronik sistem bizim farkındalığımız oluyor. Daha raporu bitmeden gidip raporunu verir hale getirdik sistemimizi. Böylece yaşlılarımızın da bu hastanelerde randevu olsun başka bir şey olsun uğraşmasını engellemiş olduk. Çünkü çok zor esasında belirli yaştan sonra hele bakıma muhtaç hale geliyorsanız çok zor bir yaşam süreci oluyor. Yakınları için de yatalak hastalarımız için de durum aynı şekilde. Onlara da yardım etmek amacıyla bunları yapıyoruz. Sadece yaşlı bireyler ve yatağa bağımlı hastalara değil esasında yakınına da destek vermemiz gerekiyor çünkü sonuçta ona bakıyor, onunla zaman geçiriyor, ona destek olarak da sağlık hizmetlerini yerinde vermek için çalışma yaptık.”
Dinç, ziyaretleri dolayısıyla geldiği Edirne’de yaptığı açıklamada, bağımlılık endüstrisinin hedefinde gençlerin olduğunu söyledi. Gençleri bağımlılık tuzağına çekmek için her türlü hilenin denendiğini belirten Dinç, “Bağımlılık yapıcı ürünlerde çocuklar ve gençler için cazip figürler, ifadeler, isimler ve renkler kullanılıyor. Onların daha çok bağımlı olması için bir sistem oluşması, bağımlılık yapıcı ürünlere aromalar katılması gibi durumlar söz konusu oluyor” diye konuştu. “AİLELER ÇOCUKLARINA REHBER OLMALI” Dinç, bağımlılığın önüne geçilmesinde en önemli görevin anne ve babalara düştüğüne değindi. Öncelikle ailelerin bağımlılığa karşı çocuklarını bilgilendirmesi gerektiğini ifade eden Dinç, şunları kaydetti: “Anne ve babaların bağımlılığa karşı çocuklarına doğru rehberlik yapmaları ve ciddi bir kontrol mekanizması kurmaları çok önemli. Sağlıklı ve pozitif bir kontrol mekanizması kurması çok önemli. İletişim dillerini güzel şekilde oturtturmaları çok önemli. En önemlisi de çocukların sağlıklı bir akran çevresinin olmasıdır. Aileler çocuklarına rehber olmalı.” POZİTİF DİSİPLİN ÇERÇEVESİNDE TAKİP Dinç, Yeşilay Danışmanlık Merkezlerinde de (YEDAM) bağımlılıkla mücadele çalışmalarının sürdüğünü anlattı. Son bağımlı sağlıklı bir yaşama adım atana kadar mücadeleye devam edeceklerini anlatan Dinç, şu değerlendirmede bulundu: “Yeşilay Danışmanlık Merkezlerimizde 75 bin bağımlı kardeşimiz üzerinde yaptığımız araştırmada şunu çok açık ve net gördük. Bağımlılığa başlama yüzde 80 oranında akrandan kaynaklanıyor. Akran çevresi bağımlıysa bağımlı olmak çok kolaylaşıyor. O yüzden sağlıklı bir akran çevresi konusunda çocuklarımıza rehberlik etmemiz, yardımcı olmamız, bu konuda farkındalık sahibi olmamız çok önemli. Bu konuda kontrol sahibi olmamız çok kritik öneme sahip. Dolayısıyla bütün bağımlılıklarla alakalı çocuklarının akran çevresini anne babanın çok ciddi takip etmesi, kontrol etmesi, düzenlemesi ve rehberlik etmesi ama bunu pozitif disiplin çerçevesinde yapması çok önemli bir gerçeklik olarak karşımızda duruyor.”